Monday, June 8, 2009

Ben olsaydım öperdim!


Mariachi markasının cesaret isteyen eğlenceli bir reklam kampanyası, http://www.benolsaydimoperdim.com/ . Siteye girdiğinizde 18 yaş üzeri olup olmadığınızı belirtmek zorundasınız. Tabi internet özgür bir platform olduğu için kendinizi olmak istediğiniz yaşta gösterebilirsiniz =) 18 yaş ve üstü olduğunuzu belirttikten sonra Mariachi'nin ateşli bir reklamını göreceksiniz. Daha sonra size reklamdaki erkeğin mi yoksa kadının mı yerine geçmek istediğinizi soruyor.Tabiki ben test ederken erkeğin yerine geçtim doğal olarak =)) Daha sonra isterseniz hazır yüzleri kullanabilirsiniz yada kendi fotoğrafınızı yükleyerek erkeğin yada bayanın yerine geçebilirsiniz ve sonrası ateşli bir öpüşme yani bir shot Mariachi =)







Afiyet olsun =)

Thursday, May 28, 2009

Onlara Her Gün Cumartesi

Geçenlerde okulda dağıtılan bir gazetede rastlayıp, adını ilk kez duyduğum Cumartesi Şarabı bugünkü konumuz. Benim de ilk kez soldaki resmiyle gördüğüm bu reklamla, şarabın karakteri yansıtılmaya çalışılmış. Yani anlayacağımız, Kayra'nın bir ürünü olan bu Cumartesi, gençlere yönelik, canlı ruhlu ve düşük fiyatlı bir şarap olarak ortaya çıkmış. Bence nasıl mı? Hiç olmamış!

Şarap, genç içeceği değildir. Yani çok genel olarak bakıldığında, kaliteli yemeklerin yanında, kendisi de kaliteli bir şarap içilir ve amacı bilinci yitirene kadar sarhoş olmak değildir, öyle değil mi? Lakin, günümüzde gençlerin şarap içmelerinin amacı bunun tam tersidir ve açıktır ki, şarap sarhoş olmak için pek de seçkin bir yöntem değildir. Demek istediğim, hem genç olup hem de şarap içmek isteyen insanların, tutup da renkli, cicili bicili tasarımlı bir şarap markasını tercih edeceklerini hiç zannetmiyorum. En azından tandığım hiç bir genç grubu, Cumartesi günü şarap alıp, müziğin ve sohbetin tadını çıkarmıyor. Bu açıdan bakıldığında da, "Herkesden, herşeyden farklı olmak" gibi alternatifliği ve kalitesiyle öne çıkan bir pazarlama tekniği uygulayıp, hedef kitleleriyle çelişmiş oluyor Cumartesi. Söz meclisten dışarı tabii.

Sonuç olarak nedir, orjinal ve canlı bir ürün ve ürün imajı yaratmaya çalışmıştır Kayra, gençlerin tercih edeceği, şarabın ağır havasını silecek, hafif ve eğlenceli bir şarap. Ama bana kalırsa, günümüzdeki Cumartesi tüketicilerinin, bu bahsi geçen gençler dışındaki herkesin olması çok daha akla yatkın. Akla yatkın olmayan da nedir, anlatabildim heralde.

Sunday, May 24, 2009

Cv diye buna denir işte.

Hepimizin birer CV si vardır. Hepside standart word dosyasında yazılmış belli standartları olan yazılardır ve sadece yine belirlenmiş bilgileri içerir. Peki animasyonlu CV olur mu sizce? Bunu merak eden bir Fransız animasyonlu bir CV hazırlamış ve inanılmaz bir rekora imza atmış.

Hürriyet Gazetesi’nde Tolga Tanış'ın bu yaratıcı ve ilginç düşüncelere sahip olan Fransızla yaptığı bir röportaja göz atalım.

Böyle bir özgeçmiş hazırlamak nereden aklınıza geldi?
- Okuldaydım ve her zamanki gibi sıkılıyordum. Bölümü bitirmek için, sene sonunda bir staj bulmamız gerekiyordu. Bunun için kendi reklamımı nasıl yapabilirim diye düşünmeye başladım. Bir kağıda fikirler yazmaya başladım: Kendime yeni bir kartvizit ve CV tasarlayıp büyük bir beze basarak bunu bir helikopterin arkasında dalgalandırmak, CV’mi bir tişörtün üstüne basmak…

Uçuyordunuz yani.
- Helikopter işi belki zor olacaktı ama yine de yapılabilirdi. Aynı anda kafamda, video oyununda duyduğum korkunç bir müzik belirdi. Bir türlü kurtulamıyordum. İşte o anda bende fikir uyandı. Eğer CV’mi bu müzik eşliğinde okursam, benim gibi başkaları da hiçbir şekilde unutamazdı. Daha önce ufak animasyon filmleri yapmıştım. Üstüne de şarkıya uygun animasyon klibi yapıp sonra İngilizce’ye çevirdim.

Tüm bu işler ne kadar zamanınızı aldı?
- Bir haftada bitti. 22 Ekim 2004′te benim klip internete girmişti. Tabii daha hiç kimsenin bundan haberi yoktu. Sitenin duyulması için MSN’de kullandığım ismi değiştirdim ve arkadaşlarıma haber verdim. Siteye bakıp fikirlerini söylemeleri için.

Beğendiler mi?
- Beğenmediler. Böyle bir şey görmek onları pek memnun etmedi. Ama yine de bakmaları için adresi kendi arkadaşlarına yolladılar. Onların arkadaşları kendi arkadaşlarına, onların arkadaşları kendi arkadaşlarına derken siteyi ziyaret edenlerin sayısı 1 milyonu geçti.

Sadece meraklılar mı bakıyordu yoksa hedeflediğiniz şirketlerin de ilgisini çekebildiniz mi?
- İki ay sonra 100′ün üzerinde iş teklifi almıştım. Bugün bu sayı 200 civarında.

Hepsi de ciddi tekliflerdi öyle mi?
- Siteye yapılan yorumlar ve gelen iş teklifleri, sitenin ziyaretçi sayısıyla doğru orantılıydı. 1 milyon ziyaretçi varsa, 1000 tane yorum geliyor, 100 tane iş teklifi alıyorum ve bunların 10 tanesi gerçekten kayda değer oluyordu. Bunların arasında Microsoft da vardı, Google, Dassault, EA, Ubisoft, Rare, Nero gibi birçok büyük şirket de.

Microsoft nasıl istedi sizi?
- İlk teması onlar kurdular. Herkes gibi sunumumu internette görüp aramışlar. İşe alımdan sorumlu birçok kişiyle görüştüm. Telefonla konuşuyorduk. Epey bir görüşme yaptıktan sonra girdim.
Bunlar da internette bulabildiğim birkaç farklı CV:
Bir şirkette iş arayan web tasarımcısı Joanie Lemercier’ın flash cv’si,
Freelance web tasarımcısı Radu Darvas”ın kod formatında yaptığı işi,
Yaratıcı Direktör Alexis’in kendi portföyü,
Thomas Hauchecorne’un Google arama motoru formatında yaptığı cv’’si
Binlerce özgeçmiş arasından sıyrılmak için; öne çıkarmak istenilen kişisel yetenek ve yetkinliklerin sergilenebileceği, dikkat çekici bir şeyler yapmak şart. Yoksa iş tamamen şansa kalıyor.

Aklıma gelen bir kaç yaratıcı özgeçmiş için fikir daha;

Başvuru yapılacak şirketin ürettiği ürünün boş bir ambalaj kutusunu alıyorsunuz (cep telefonu kutusu, TV kutusu her ne ise). Bu kutunun içine koyacağınız ince bir Kullanma Kılavuzu hazırlayın. Adı da; “Sizle Beraber Çalışma Kılavuzu.” İçinde sizden en fazla verim almak için önerileriniz, kaçınılması gerekenler, hakkınızda sıkça sorulan sorular, vs vs…Kullanım kılavuzları zaten sıkıcı. Siz sıkıcı diye bilinen bir kitapçığı kendi esprili yaklaşımınızla nasıl eğlenceli bir hale dönüştürebildiğinizi gösteriyorsunuz. Kutuya ayrıca içinde resimlerle, grafiklerle zengileştirilmiş, özgeçmişinizin olduğu bir de cd veya dvd’yi atıyorsunuz. Başka ne ilginç (ancak işle ve sizle alakalı) olduğunu düşünüyorsanız atın kutunun içine, gönderin şirkete.

Girmek istediğiniz şirkette şimdiden çalıştığınızı ve burada 5 sene sonra yaratacağınız farkı başarmış olduğunuzu hayal edin. Bu başarı hikayenizin de bir dergide kapak olduğunu. Yazın başarınızın detaylarını, iş sonuçlarına olan etkisini, nasıl yaptığınızı… Yapıştırın bir dergiye, sanki gerçekten yayınlanmış gibi. Dergi olsun sizin CV’niz.

İstediğiniz şirketin gönüllü gözlemcisi, muhabiri olun. O şirketin ürün veya servislerinin kullanıcılarını satın alırken ve kullanırken gözlemleyin. Video’ya kaydedin ilginç olanlarını. Hazırlayacağınız sunumda öğrendiğiniz kullanıcı deneyimini kendi önerilerinizle birleştirin. Neler yapabileceğinizi, düşünme gücünüzü ve isteğinizi - kuru vaadlerin ötesinde - gösterin.

Sıradan biri değilim, farkımı göstermek istiyorum, binlerce CV içinde kaybolmak istemiyorum diyenler, basit bir A4 kağıtına güvenip geleceklerini şansa bırakmamalılar.

Fark yaratmak yaratıcılıkla mümkün. Yani yeni fikirler bulup, bunları hayata geçirmekle. Yaratıcılık değişim gerektirdiği için zor, riskli. Tıpkı Alexandre Gueniot’un yaptığı gibi, risk almadan sıradan olmaktan kurtulmak da mümkün değil.

Hayat hep tercihlerle dolu değil mi? Seçtiklerimizin sonucunu zaten biliyoruz. Keşke seçmediklerimizle neler kaybettiğimizi de bilebilseydik.

Gördüğünüz gibi aslında bizlerin hazırladığı ve bildiği CV ler aslında hiçbirşey ifade etmiyor. Bu yaratıcı kişinin hazırladığı animasyonlu CV den sorna 200 büyük firmadan teklif almıştır. İnanılmaz dimi. Oracle gibi dünya devi bir firma her ay minimum 2000 adet başvuru alan firma bu ilginç CV yi göze alarak Fransız yaratıcıya teklif yapıyor.

Eminim sizde bu yazıdan sonra animasyonlu CV yazmayı düşünmeye başladınız =)

Nedir bu Money Card?


Eminim hepiniz son zamanlarda reklamlarda "Paradan sonra en büyük icat Money Card" sloganını duymuşsunuzdur. Garanti bankasının son icadı olarak nitelendirilen Money Card reklamında bir zamanların ünlü şarkıcılarından "Raga Oktay " oynamaktadır. Garanti bankası herzamanki gibi bu reklamındada ilgileri üzerine çekmeyi başardı. Eğlenceli ve hareketli ve birazda komik bir reklam filmiyle Money Card'ı tanıtmakta hiç zorlanmadı bence. Tabi günümüz teknoloji devri olduğu için sadece televizyonda tanıtım yeterli olmuyor =) İnternet yüzyılın en büyük icadı. Bizde bu büyük yüzyılın icadını göz önünde bulundurarak Garanti Bankasının "Money Card" için yaptırdığı siteye bi göz attık.


Siteye girdiğinizde dikkatinizi ilk çeken şey renklerin cıvıl cıvıl olması ve reklam filminin gösterilmesi. Siteded kolayca money card başvurusu yapabilirsiniz. Garanti bankasına ve migrosa ulaşabilirsiniz. Ayrıca Money Card la ilgili kampanyalara ve süprizlere kolayca ulaşabilirsiniz. Tanıtımın önemli alanlarından biri olan internet Garanti Bankası tarafından çok güzel değerlendirilmiş ve sade, hoş, cıvıl cıvıl bir tanıtım aracı olarak kullanılmış. Daha detaylı bilgi için tıklayınız.

Otobüs Duraklarında beklemek artık dert olmuycak

Otobüs durağında beklerken hep aklınızın bi köşesinde otobüs ne zaman gelicek acaba sorusu yer alır. Hiç düşündünüz mü keşke otobüs duraklarıda metro istasyonu gibi olsun? Bir sonraki metronun ne zaman geleceğini gördüğünüz gibi otobüsünde ne zaman geliceğini görmek bilmek istediniz mi? Eğer düşünmediyseniz ve de keşke düşünseydim diyorsanız. MIT sizin için düşündü =) ve EyeStop'u yarattı.
EyeStop otobüs duraklarını ayrılmak istemiyeceğiniz bir eğlence ortamına dönüştürüyor. Bu akıllı sistem Otobüs seferlerini, gideğiniz yere en yakın mesafeyi ölçebiliyor. Beklediğiniz otobüsün ne kadar süre içinde bulunduğunuz yere ulaşacağını bile ölçebiliyor. Ayrıca internet hizmetide sunabilen bu durak şimdilik sadece bir düşünce ve konsept. Gerçekleşirse otobüsünüz gelse bile duraktan ayrılmak istemiyeceksiniz =)

Thursday, May 21, 2009

Leica'nın Piksel Köpeği

Karşınızda Leica markasının 2008 senesinde D-Lux 3 modeli fotoğraf makinesi için hazırladığı reklamı. İlk baktığınızda gözlerinizi ovuşturmanıza ya da gözlüklerinizi aramanıza neden oluyor, değil mi? Fakat bir kaç saniye içinde anlıyoruz ki, bu gözlerimizin değil, Leica tarafından hazırlanmış reklamın bize oynadığı bir oyun. İnsana "vay be" dedirten ve fotoğrafına bile tekrar tekrar baktırabilen, akıllıca bir oyun!

Son derece basit hazırlanmış ama bir o kadar da etkileyici olan bu reklam, belki de bu özellikleri yüzünden bu kadar başarılı diyebiliriz. Görüldüğü gibi yalnızca lego bir köpek ve küçük bir afişle hazırlanmış. Parkta gezen biri olduğunuzu ve bu reklama rastladığınızı düşünün. Önce duyularınız onun size gerçek bir köpek olduğunu söyleyecek fakat gözleriniz tam olarak odaklayamayacaktır. Bir kaç saniye içerisinde gerçeği kavradıktan sonra da sloganı göreceksiniz; "See it in more detail." Yani verdikleri mesaj son derece açık ve net: Leica fotoğraf makineleriyle çekilen fotoğrafların yanında gözle doğrudan gördükleriniz bile yeterince kaliteli ve ayrıntılı sayılmaz. Dünyanın en zeki insanı olun, yine de bu reklam ilk görüşte kafanızı karıştıracaktır. İşte bu yüzden de, basitliğine rağmen bu denli göze hitap etmesi ve etkili olabilmesi ne kadar başarılı olduğunun göstergesidir fikrimce.

Kısacası, piksel köpek reklamıyla gerek görsel, gerekse içerik olarak çok başarılı bulduğumuz Leica'yı içtenlikle kutluyor ve piksellerinin devamını diliyoruz.

Dön Oturak, Dön!

İşte yağmurlu havalara bizi biraz daha az düşman eden, çıksa çıksa Asyalılardan çıkar denecek türden, müthiş bir icat; dönen banklar!

Koreli firma Sungwoo Park tarafından tasarlanan bu banklar, yağmur veya bilumum kuş saldırılarından sonra, sağındaki kolla döndürülerek, kuru ve temiz tarafına oturmamıza olanak veriyor. Son derece basit ve bir o kadar akıllıca olan bu tasarım, göze de pek güzel hitap ediyor. "After a rainy day, this is the place for you!" sloganıyla da akılda kalıcı ve sıcak kanlı bir mesaj vermeyi başarıyor.

Ben şahsen, gönül rahatlığıyla dört dörtlük bir icat olduğunu söyleyebilirim. Kimimiz yağmurdan sonra bize bakan ıslak banklara oturabilir ki? Gazete veya torbanız varsa ve kararlı biriyseniz başka tabii. Ama çoğumuz içinden söylenerek ayakta beklemeyi tercih eder, tercihe kalmış bir şey de değildir hatta, zorunda kalır. İşte dönen banklar böyle zamanlarda bu zorunluluğu ortadan kaldıracak bir kurtarıcı gibi adeta. Tabii, ülkemizde ne zaman görebileceğiz kendilerini, gördüğümüzde de tek parça olacaklar mı, orası meçhul. Demir ve beton bankların bile parçalandığı günümüzde, dönen bankcağızların ne tahtası kalır, ne de kolu gibi geliyor bana. En fazla oturacak tahta parçası bulmak için bir umut çeviririz kolu. Yok yok, bu kadar da kötümser olmamak lazım. Hele bir görelim de kendilerini sokaklarımızda, sonra bakarız ne olacağına, değil mi? Belki öyle bir oturma özlemiyle sahip çıkarız ki banklarımıza, çevremizi koruyasımız bile gelir! Hatta ve hatta, temizliğin öncüsü bir ülke olarak dünyayı bile kurtarabiliriz!

Tamam tamam, daha fazla abartmadan bitiriyor ve o zamana denk, ya gazete, ya torba ya da tabana kuvvet diyerek dönen banklarımızı sabırla bekliyoruz.